Eğitim ve Gelişimde Yanlış Anlaşılmış Popüler Teoriler (2)
Hemen hemen bütün iletişim temelli yetkinlik geliştirme eğitimlerimizde kullandığımız büyük efsanelerden bahsediyorum. Aslında bu konuyu ortaya atan bilim insanları bile nasıl bu kadar yanlış anlaşıldıklarını bilmiyorlar. Bu büyük efsanelere ve gerçeklere gelin daha yakından bakalım istedim. Bu hafta ele alacağımız efsane:
Öğrenme Piramidi
Son derece etkileyici ve ikna edici gözüküyor öyle değil mi? Okuduklarımızın %10’ ununu, duyduklarımızın %20’ sini, gördüklerimizin %30’ unu diye başlayan ve yaptıklarımızın (bazı kaynaklarda başkasına öğrettiğimizde) %90’ ını hatırlarız olarak sıralanabilecek bir önerme içeriyor. Sizi bilmem ama Google da “öğrenme piramidi” yazarak bir arama yaptığınızda 207.000 giriş gösterecek kadar etkili. Pek çok yerde üzerine öğrenme modelleri kurgulanıyor. Peki hiç merak ettiniz mi, bu önermenin kaynağı nedir, hangi çalışma ve kanıtlara dayanır?
Görsel-İşitsel eğitim konusunda bir uzman olan Edgar Dale 1946 yılında yayınladığı Audio-Visual Methods in Teaching kitabında “Deneyim Konisi” isimli bir metot oluşturarak bilginin yayılma yolları/şekillerini tartışıyor. Dale’ in çalışması hiç bir rakam içermediği gibi bilginin öğrenilmesi ve öğrenmenin kalıcılığı ile ilgili bir iddiaya sahip değil. Dale çalışmasında sözcükleri en soyut yol olarak koninin en üstüne, gerçek yaşam deneyimlerini ise en konsantre yol olarak en alta yerleştirmiş.
Çalışmasının yayınladığı diğer versiyonlarında, hatta daha sonra konuyla ilgili yazdığı 6 sayfalık açıklamada yapılan yanlış genellemeler konusunda uyarılarda bulunmuş…
“Deneyim Konisinin” nasıl “Öğrenme Piramidi” ne evrildiği, o rakamların oraya nasıl geldiği, neden o rakamlara ilişkin hiç bir kanıt ve bilimsel çalışma olmadığı uzun bir konu. Bu nedenle burada tartışıp size sıkmayacağım. Benim üzerinde durmak istediğim Bu piramidin hiç bir bilimsel temelinin olmadığı, öğrenme deneyiminin bu şekilde basitçe açıklanamayacak kadar karmaşık bir konu olduğu. Öğrenme ve bilginin kalıcı hale gelmesinin bilişsel, psikolojik, sosyal ve duygusal pek çok katmanı var.
Bugün artık öğrenme ve bilginin kalıcılığı ile ilgili yapılan araştırmalar, daha başka şeyler üzerine de düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Bir kaç örnek?
Motivasyon ve dikkatin öğrenme üzerindeki etkisi,
Bütünleşik / Çoklu öğrenme modellerini nasıl yapılandıracağımız,
Öğrenme deneyimi ve bilgi bombardımanı arasındaki ilişki,
Çoklu medya içeren görsel sunumları nasıl kullanacağımız…
Sonuç olarak: Birçoğumuz kısa, hemen sonuç alacağımız modeller ve patikaları seviyoruz. Çünkü “Öğrenme Piramidi” nde olduğu gibi, komplex bir konuya pratik bir yaklaşım sunuyorlar. Ancak sorumluluk sahibi kişiler olarak eğitim yaklaşımlarımızı ve dizayn tercihlerimizi popüler efsaneler değil bilimsel gerçekler üzerine yapılandırmamız gerekiyor.